18 Mart 2019 Pazartesi

Tom Amca'nın Kulübesi

Tom Amca'nın Kulübesi
Can Yayınları
Sayfa Sayısı:536
Epub Sayfa Sayısı:468

Ve anlam dolu, duygu yüklü bir klasiği daha bitirmiş bulunuyorum. 
Bazı insanlar betimlemelerin fazla olduğu, olayların az olduğu yada ağdalı bir dil kullanıldığı gibi nedenleri öne sürerek klasikleri okumaktan pek hoşlanmazlar. Oysa bu kitap şaşırtıcı bir şekilde hem aksiyonun, heyecanın fazla olduğu hemde betimlemelerin tadında bırakıldığı bir roman. Bu yönüyle klasik seven sevmeyen herkesi memnum edeceğini düşünüyorum. 
Yazar olayları anlatırken zaman zaman aniden okuyucuya dönüp okuyucuyla konuşur bir havaya bürünüyor ki ben bu durumu çok olumlu buldum. İnsana kendini romanın bir parçasıymış gibi hissettirdiği gibi yazarlada birebir iletişimde olduğu hissini veriyor. 
Kölelik kitabın ana konusunu oluşturduğu için kısmen benzer içeriğe sahip O'hara ailesinin Amerikan iç savaşında yaşadıklarını anlatan bir nevi Amerikan tarihine ışık tutan Rüzgar Gibi Geçti isimli eseride bu kitapla beraber tavsiye edebilirim. Ayrıca Nobel ve Pulitzer ödüllü Amerikalı siyahi yazar Toni Morrisonda eserlerinde zencilerin sorunlarını dile getirmiştir. Bu kitabı okurken bahsettiğim o kitaplarda hafızamda canlandı. Keza Oniki Yıllık Esaret isimli oskarlı sinema şaheseride bu kitapla beraber tekrar gözümde canlanıverdi...
İncelemelerimde kitabın içeriğiyle ilgili konuyu uzun uzun anlatmayı sevmediğimden olaylara yine değinmeyeceğim. Şu kadarını söyleyimki çok heyecanlı, olayların birbiri peşisıra geliştiği, duygularınızı fazlasıyla galeyana getirebilecek bir kitap sizleri bekliyor. Konu çok acıklı ve çok güzel. Hatta ben bazı sahnelerde kendimi tutamayıp ağladım bile. O kadar etkilendim.
İyi insanların çok iyi, kötü insanlarında berbat derecede kötü olduğu karakterler oldukça fazla olduğu gibi daha dengeli karakterlerde kitapta yer bulmakta. 
On yaşında bir çocuğa bile sorsanız kölelik yanlış der. Aklı başında her yetişkinde köleliğin berbat birşey olduğu konusunda hemfikirdir. Ama kölelik gibi savaş gibi konularda iyi, kötü, güzel, çirkin gibi sıfatlarla tanımlama yapar ve konuyu kapatır geçeriz. Oysa bu kitapla ben kendimi Amerikanın güney eyaletlerinden birinde bir köleymişim gibi hissederek, onların çektiği sıkıntıları kendim çekiyormuşum, yedikleri dayak ve kamçıları kendim yiyormuşum, çocuğumdan yada annemden koparılarak kendim köle pazarında satılmışım gibi hissederek okumamı sağladı bu kitap. Ve romanı bitirdiğimde köleliğin ne akıl dışı, ne korkunç, ne vahşi bir gerçek olduğunu kelimenin tam anlamıyla bir insanlık suçu olduğunu anladım.
Kölelik ve vahşi kapitalizm arasındaki benzerlik, dindar hıristiyanların her pazar ayine gitmelerine rağmen kölelik ayıbına karşı çoğunluğunun kem küm etmekten öteye geçmeyen umursamaz ve çıkarcı tavırlarıda bu kitapta çok tadında işlenmiş.
Köleler için sıkıntılı hayatlarında tek dayanak noktası samimi hıristiyanlık inancı olarak gösterilmiş. Hatta tüm insanlık için mutluluğunda, ahiret hayatındaki saadetinde reçetesi İsa ya bağlılık, Tanrının yolundan gitmek olduğu okura oldukça fazla pompalanmış. Zaman zaman bir misyoner kitabı okuyor hissine kapıldım çünkü o kadar çok dini vurgu o kadar çok Matta incili ve eski ahitten ayetler vardıki neredeyse en yakın kiliseye gidip beni vaftiz edin diyecektim. Belki kölelik daha seküler, daha dinler üstü bir bakış açısıyla eleştirilse kitap daha çok okura hitap eder ve daha doğru bir temele oturmuşda olabilirdi diye düşünüyorum. Sonuçta hayat sadece dinden ve Tanrı sözlerinden ibaret değil. İnsanlığında evrensel bazı değerleri, yıllar yılı geliştirdiği eşitlik, özgürlük, adalet vb... Sadece dini inançlarla açıklanamayacak birikimleri var. Yinede bu küçük eleştiriyi yapmakla beraber kitap dini bakış açısını fazlaca gözümüze sokmuş olsada çok başarılı, çok çok değerliydi benim gözümde.
Normalde yaşından büyük laflar eden çocukları pek sevimli bulmam. Büyümüşte küçülmüş gibi laflar ederler. Herkes yaşına ve birikimine uygun hareket etmeli diye düşünürüm. Bu romanda tanıdığım Eva isimli sekiz yaşlarındaki küçük kız çocuğu ise bunun tam tersi bir etki bıraktı bende. Yazar Eva karakterini o kadar harika bir şekilde işlemişki, romanı okurken adeta bu küçük kızı bir azize, cennetten dünyaya geçici bir süreliğine ziyarete gelmiş bir melek gibi gördüm. Tüm çirkinlik ve gaddarlıkların içinde bu küçük kızın küçücük yaşındaki bilinç ve muhakeme düzeyi, iyilik yapmaya ve Tanrıyı sevmeye olan yeteneği bende büyük bir etki ve hayranlık bıraktı. Asla unutamayacağım bir roman karakteri oldu.
Harriet Stowe'un bu eseri yayınlandığı dönemde büyük ses getirerek köleliğin kaldırılması sürecinde önemli bir rol oynamış. Bu yönüylede sadece raflarda yerini almış edebi bir metin değil aynı zamanda bir dava, bir aksiyon kitabı olmayıda başarabilmiş. Bu hüzün dolu kitabı okuduğunuza pişman olmayacaksınız.

Knulp

Yazar: Hermann Hesse 🇨🇭 🇩🇪
Yapı Kredi Yayınları - 108 Sayfa
Son okuduğum kitaba sponsor olan Muristo Cafe'nin küçük bir incelemesiyle kitap yorumuma başlamak istiyorum. Benim sersemlik ve budalalık sektörlerine yatırım yaptığım günlerde, meğerse kıymetli bir büyüğümde gıda sektörüne yatırım yapmış ve Muristo Cafeyi hizmete açmış. Mekanı gördüm, yemeklerini yedim ve de en önemlisi çaylarını içtim. Herşey güzeldi ama çay içerken kendimi kaybettim ve dördüncü bardaktan sonrasını sayamadım. Öyle güzel bir çaydı. Hele o çayın yanında verdikleri, ağızda dağıleveren keyif verici minik şeylere ne demeli? Un kurabiyesiydi sanırım. En az hapşırmak, hunharca kaşınmak yada masaj yaptırmak kadar keyifliydi. Görselde gördüğünüz sandviç İzmir usulü olup, gurmelerin ağzına layık bir sanat eseri. Benim gibi sosis düşmanı birini bile cezbetti. Mimari açıdan zevkle döşenmiş, rahat, kullanışlı ve sıcak bir mekan yaratılmış. Emeği geçenleri ve güleryüzlü personelini kutlar, bol kazançlar dilerim. Ümraniyeye yolunuz düşerse tavsiye ederim.
Gelelim kitabımıza. Nobelli büyük yazar Hesse'nin ünlü Siddhartha sından sonra Knulp isimli eserini de zevkle okumuş bulunuyorum. Aslında hiçte serseri hiçte boş gezenin boş kalfası biri olmamama rağmen Knulp hazretlerinde kendimi çokca buldum! Bu durum hoşuma gitti mi? Çok emin değilim. Delikanlılık yıllarında gelişen bir takım gönül işleri Knulp'un gelecek hayatını tamamen değiştirir. Belki bir doktor, belki bir bilimadamı gibi saygın bir meslek sahibi olmasını sağlayabilecek yetenekleri olmasına rağmen Knulp ömrünü işsiz, birikimsiz ve aylak geçirmiş. Evlenmemiş, bir ev sahibi olmamış vs... Başarı nedir? Bir ömür nasıl tüketilmeli? Kader, kısmet, doğru ve yanlış kararların hayatımıza etkisi gibi çok önemli konularda Hesse'nin Knulp karakteri üzerinden yürüttüğü açıklamaları okumak bana büyük keyif verdi. Hele o sonlardaki hayali Tanrıyla konuştuğu bölüme bayıldım.
Dert dediğin çüke benzermiş. Herkes en büyük kendininki sanırmış... Birde Knulpa sor bakalım kim daha dertli?
#okudumbitti #hermannhesse #knulp